İkinci nesil tanrılardan, Titan Atlas yaşayan en güçlü tanrılardandı. Olimpos’un entrikacı, hırslı ve kurnaz son nesil tanrılarıyla mücadelesinde sadece iktidarını değil, kardeşleriyle bağlarını da yitirmişti.
Tahttan indirilen tanrıların başına gelen yok oluş onun kaderi değildi. Zeus, en büyük güç olarak kalacaktı. Atlas ise onun yegâne gücünün gösterişli timsali… Ne de olsa oluşum tamamlanmıştı. Okyanus, toprak ana ve güneş’in tanrılarına ihtiyaç yoktu. Yeni iktidar, yok edici ve en çok korku salan Zeus’un olacaktı. Başında her ne kadar istemese de, etkilenmesi gereken bir de insanoğlu vardı artık.
Güçlü ve yalnız Titan’ın kaderi yok oluş değil, Zeus’un yok edici gücü göstermek olacak;
Gök küreyi tutacaktı. Sonsuza kadar.
Güçlü Atlas gök küreyi taşıdı ve küreyi taşıyan Atlas olarak anıldı.
Herkes gittiğinde o hala göğü taşıyordu. Heykelvari ızdırabı onun unutulup hayatta kalmasını sağlamıştı. Başından beri hiç yorulmasaydı, ezilmeseydi, bu ızdırabı hiç çekmeseydi
ayakları üstünde duruyor olmayacaktı.
Sonunda anladı ki, üstündeki gök küreyi taşımıyor
aslında ona tutunuyordu.
Başından beri, onu taşıdığını düşündüğü için
Atlas’a ağır geliyordu.
Dil Mun’a…
No comments:
Post a Comment