Saturday 6 December 2008

et ile tırnak - mitler kalır, hikayeler değişir



İkinci nesil tanrılardan, Titan Atlas yaşayan en güçlü tanrılardandı. Olimpos’un entrikacı, hırslı ve kurnaz son nesil tanrılarıyla mücadelesinde sadece iktidarını değil, kardeşleriyle bağlarını da yitirmişti.
Tahttan indirilen tanrıların başına gelen yok oluş onun kaderi değildi. Zeus, en büyük güç olarak kalacaktı. Atlas ise onun yegâne gücünün gösterişli timsali… Ne de olsa oluşum tamamlanmıştı. Okyanus, toprak ana ve güneş’in tanrılarına ihtiyaç yoktu. Yeni iktidar, yok edici ve en çok korku salan Zeus’un olacaktı. Başında her ne kadar istemese de, etkilenmesi gereken bir de insanoğlu vardı artık.
Güçlü ve yalnız Titan’ın kaderi yok oluş değil, Zeus’un yok edici gücü göstermek olacak;
Gök küreyi tutacaktı. Sonsuza kadar.
Güçlü Atlas gök küreyi taşıdı ve küreyi taşıyan Atlas olarak anıldı.
Herkes gittiğinde o hala göğü taşıyordu. Heykelvari ızdırabı onun unutulup hayatta kalmasını sağlamıştı. Başından beri hiç yorulmasaydı, ezilmeseydi, bu ızdırabı hiç çekmeseydi

ayakları üstünde duruyor olmayacaktı.
Sonunda anladı ki, üstündeki gök küreyi taşımıyor

aslında ona tutunuyordu.

Başından beri, onu taşıdığını düşündüğü için

Atlas’a ağır geliyordu.

Aslında, taşıdığı kalbine tutunuyordu.
Dil Mun’a…

Wednesday 3 December 2008

et ile tırnak - düşlemek uçmaktır



Sıcak günlerde büyür düşlerim ince bir tülün altından kurtulacak kadar. Çıplak düşlerim, yarı çıplak kendimi. Kapanır bacaklarım; açılır kollarım. Gerçek ve hayal.
Gerçek olan kendim ve bilmediğim hayallerim. Hayali gerçeklik adınadır hayal gücümün genleşmesi. Bilmemek geliştirirmiş hayalleri ve daha büyükmüş her şey hayallerde. Büyüklük-küçüklük arafında kaybolurmuş ölçüler. Evet, doğruymuş.
Şimdiden büyüdü göğüslerim, yüzükoyun düşlerimde daha büyük hayallere yer var artık. Yere çarpmadan hemen önce.

et ile tırnak - veiling reflections in the mirror - içkim puslu aynamdır, yaramaz



I’m working, broadly speaking,
Not doing anything but work.
A work cute I am…
…I mean, working as an editor for a magazine.
For instance
…I have been working on finishing the barrel up all night long.
I was just working away.

All I do is to fill up the time
that I should be getting to know myself.
What have become of me…
Rather,
Of who I am, and who I couldn’t be.

None of importance, as long as I work
For I have no time
to face myself, as long as I work.
Can only make a sharing with liquors.
They give me the will to question things,
Just before making me pass out.

I wish I could get on this well with life, too.
I think, I should work on this.

.................................................................


Çalışıyorum. Yani, genel olarak... Hiçbir şey yapmıyorum, sadece çalışıyorum. Bir dergide editörlük yapmaya çalışıyorum mesela. Bütün akşam da fıçıyı bitirmeye çalıştım. Onu da yapamadım zaten.
Tek yaptığım şey kendimi tanıyabileceğim bütün zamanımı çalışmakla doldurmamdır. Ne olduğum, daha da çok ne olamadığım…
Çalıştığım sürece bunların bir önemi yok. Yüzleşmek için bile bakabilecek vaktim yok kendime. Yalnızca içkiyle paylaşım kurabiliyorum. Bana düşünme gücü veriyor, sızmama neden olmadan biraz önce tabi.
Keşke hayatımla ilişkim de bu kadar açık olabilse. Bunun üzerinde biraz çalışmalıyım sanırım.

et ile tırnak - on bended knees - çamurdaki diz izlerim -



There is a crowd carrying on peace with its circle.
So crowded it is, compared to me.

I tried hard to withstand all the time.
The knees of ours are not intended to walk,
but to bend in order not to be broken.
And the dashes are not seen for they always come from behind

Many dashes I took, and knelt just not to break apart.
Not even heroic, not in the mud.
Not to be drown that the heads we hold are high

Winning greater wars is the reason behind sealing new alliances
in this world
and I branded the very thing in my hand that I had not.
................................................................................

Sokakta savaş çıkarabilmek için çevresiyle barışını sürdüren bir kalabalık var. Benimle kıyaslayınca gerçekten de çok kalabalıklar…
Ayakta kalabilmek için her zaman direndim aslında. Benim gibilerin dizleri yürümek için değil, büyük darbeler aldıklarında bacakları kırılmasın diye vardır. Çünkü darbeler görünmezdir, arkadan geldikleri için.

Darbe aldım ve diz çöktüm. Kırılmamak için...
Yiğitçe değildi hiçbir zaman. Pisliğin içinde yiğitlik olmuyor. Pisliğin içinde başlar boğulmamak için dik durur. Benimki gibi.
Daha büyük savaşları kazanmak için müttefikliklerin kurulduğu bir dünyada, barış için dağladım avucuma elimde olmayan tek şeyi.