Friday 18 June 2010

çalışan kazanır, elması kızarır

Ya ben söylemeyi unutmuşum. Benim web sitem var baya baya.


www.cosanmustafa.com

Friday 29 January 2010

Sıtkı the Sith Lord


He surely knows the power of the dark side

Thursday 28 January 2010

bazen kırıcı olmakta fayda var

Onunla kavga etmek bile keyif veriyor. Ama bazen büyü kendisi tarafından çözülerek ve kavgayı bitiriyor.
-Defol burdan. Yallah!
-Sizi İstanbul Türkçesine davet ediyorum. Hoşçakalın kuzum.

Monday 30 November 2009

et ile tırnak - tıkabasa

Glade oda parfümünü sizin için çirkinleştirdim. Çocuklu aileler kullanamasın diye içine pornografik öğeler yerleştirdim ve ortaya bu iğrenç adam çıktı. Korkmayın, standart oda parfümünü hâlâ anlaşmalı marketlerde bulabilirsiniz.

Wednesday 22 July 2009

et ile tırnak - bu aslında bir patron koltuğu

Bence patron koltuğu böyle bi'şey...

Thursday 30 April 2009

et ile tırnak - gulyabani desem yer misin?

- Perdeleri ört!
Yüksek perdeden gelen bir uyarı, düşünceleri perdeleyen...
- Açık kalsın... sokağa biraz ışık girsin.

Not: Canavarın konuyla bir alakası yok.

Saturday 4 April 2009

cake, lift me up again

Canımın yanacağını biliyorsam, koşarak giderim hep. Yaralanmaktan korkmadım hiçbir zaman. Kabukları severim; kaldırıp altına bakarım, yeni, olmamış ben'e. Her güzel şey oluşurken, bozduğu diğer her şeyin canını yakar.
Ara sıra, yere oturup insanlara bakarım. Oradan nasıl göründüklerini oturmadan, başımı kaldırıp onlara bakmadan göremem. Genelde bir değişiklik olmaz ama ben yine de bakarım. Belki bir gün, bir fark görürüm.

Düşünüyorum da, o zaman düşmekten neden korkuyorum?
Ayakta duramıyor olmakla yüzleşmek mi?
Elimden tutup kaldıracak birini bulamamak korkusu mu?
Bu aralar ayakta durmak o kadar zor ki.

Monday 9 March 2009

et ile tırnak - ben çıkıyorum

En kısa replik benimdi.
Diğerleri gibi çok güçlü değilim
ve bu yüzden zayıf düşmüyorum.


Pislikten yapılmadım,
Karıştıkça şekil değiştirmem.
Tam katışığım.
Ben ışığım.


Dümdüz gitmek varken,
Birbirinin peynirini çalmak için
Labirentinden hiç çıkmayanlarla oynamam.


Ben sadece rolümün gerektirdiğiyim,
Ne kötü, ne çirkin, olmam gereken.
Sadece, oyunun kuralları bana göre değil.


Daha fazla güç peşinde değilim.
Beni bozamazsınız.
Çıkıyorum, peşimden gelmeyin.

Geri çağırmayın da,
Bu oyun bana göre değil
ve bensiz oynanacak.


Temiz kalacağım ve
cevabım değişmeyecek:
"Non-lascivio"

Sunday 1 March 2009

Şaman Duası*

Damarlarımdan şarabın
Kulaklarımdan sesin
Zihnimden güzelliğin
İçimden seni yaşama arzusu eksik olmasın,

Dünya

* Tasavvuf ve Romantizm'e çevirisi mümkündür. 

tek pencereli evinde

Karşındayım,
Tam önünde

Görmek için dokunman gerek
ya da böcekler gibi çarpman.

Soğuktan korurum seni,
nefesinle ısınırım

Bulanık suretime isimler yazarsın
silinmek üzere

Yaz gelince kenara çekilirim,
ışığı hiç özlemezsin

Varlığımı unuttuğunda
tekrar başkalarını görürsün.
Karanlığa yaslanırsam
sadece kendini...

Monday 2 February 2009

et ile tırnak - askıda...

et ile tırnak - sex is putting the things into the right order


et ile tırnak - arınmak

Yaşamak arınmaksa, ortaya çıkan geçmiş mi, gelecek mi?
Peki hangisi daha belirgin?
Geçmişin mi? Geleceğin mi?

Gelecek misin?

Wednesday 14 January 2009

Internette "Kağıt" ne ola ki?

Kağıt o kadar boş ki, Soru İşareti bile artık soru sormuyor. Bu yüzden, adını ilk önce Virgül, elini eteğini çekmeye karar verince de Nokta olarak değiştirmeyi düşünüyor. Harika!

Tuesday 13 January 2009

24'ten tavşan yapma sanatı

Teşekkürler, teşekkürler!
Bu dünyaya adadığım 24. yıl için toplandığımız
bugünü önüm, arkam, sağım, solum SOBE!

Sunday 11 January 2009

et ile tırnak - the droid burns'em all

i ma man
hi ma droid

i need no heart
he needs no thing more

it is good he needs them
'cause i don't

i just do envy no more

et ile tırnak - find me


Uçuyorum
Korkma, mutluluktan değil


Seviyorum
Üzülme, senin yüzünden değil


Parçalara ayrıldım
Ne garip, ikimiz anca birken


‘Hayatta kalmak’mış dedikleri
Ayaklarını kaybedenlerin
Beni bul

İçime bak.
Hiçbir yere gittiğim yok

Sunday 4 January 2009

never trip up while challenging delicate things

Saturday 6 December 2008

et ile tırnak - mitler kalır, hikayeler değişir



İkinci nesil tanrılardan, Titan Atlas yaşayan en güçlü tanrılardandı. Olimpos’un entrikacı, hırslı ve kurnaz son nesil tanrılarıyla mücadelesinde sadece iktidarını değil, kardeşleriyle bağlarını da yitirmişti.
Tahttan indirilen tanrıların başına gelen yok oluş onun kaderi değildi. Zeus, en büyük güç olarak kalacaktı. Atlas ise onun yegâne gücünün gösterişli timsali… Ne de olsa oluşum tamamlanmıştı. Okyanus, toprak ana ve güneş’in tanrılarına ihtiyaç yoktu. Yeni iktidar, yok edici ve en çok korku salan Zeus’un olacaktı. Başında her ne kadar istemese de, etkilenmesi gereken bir de insanoğlu vardı artık.
Güçlü ve yalnız Titan’ın kaderi yok oluş değil, Zeus’un yok edici gücü göstermek olacak;
Gök küreyi tutacaktı. Sonsuza kadar.
Güçlü Atlas gök küreyi taşıdı ve küreyi taşıyan Atlas olarak anıldı.
Herkes gittiğinde o hala göğü taşıyordu. Heykelvari ızdırabı onun unutulup hayatta kalmasını sağlamıştı. Başından beri hiç yorulmasaydı, ezilmeseydi, bu ızdırabı hiç çekmeseydi

ayakları üstünde duruyor olmayacaktı.
Sonunda anladı ki, üstündeki gök küreyi taşımıyor

aslında ona tutunuyordu.

Başından beri, onu taşıdığını düşündüğü için

Atlas’a ağır geliyordu.

Aslında, taşıdığı kalbine tutunuyordu.
Dil Mun’a…

Wednesday 3 December 2008

et ile tırnak - düşlemek uçmaktır



Sıcak günlerde büyür düşlerim ince bir tülün altından kurtulacak kadar. Çıplak düşlerim, yarı çıplak kendimi. Kapanır bacaklarım; açılır kollarım. Gerçek ve hayal.
Gerçek olan kendim ve bilmediğim hayallerim. Hayali gerçeklik adınadır hayal gücümün genleşmesi. Bilmemek geliştirirmiş hayalleri ve daha büyükmüş her şey hayallerde. Büyüklük-küçüklük arafında kaybolurmuş ölçüler. Evet, doğruymuş.
Şimdiden büyüdü göğüslerim, yüzükoyun düşlerimde daha büyük hayallere yer var artık. Yere çarpmadan hemen önce.

et ile tırnak - veiling reflections in the mirror - içkim puslu aynamdır, yaramaz



I’m working, broadly speaking,
Not doing anything but work.
A work cute I am…
…I mean, working as an editor for a magazine.
For instance
…I have been working on finishing the barrel up all night long.
I was just working away.

All I do is to fill up the time
that I should be getting to know myself.
What have become of me…
Rather,
Of who I am, and who I couldn’t be.

None of importance, as long as I work
For I have no time
to face myself, as long as I work.
Can only make a sharing with liquors.
They give me the will to question things,
Just before making me pass out.

I wish I could get on this well with life, too.
I think, I should work on this.

.................................................................


Çalışıyorum. Yani, genel olarak... Hiçbir şey yapmıyorum, sadece çalışıyorum. Bir dergide editörlük yapmaya çalışıyorum mesela. Bütün akşam da fıçıyı bitirmeye çalıştım. Onu da yapamadım zaten.
Tek yaptığım şey kendimi tanıyabileceğim bütün zamanımı çalışmakla doldurmamdır. Ne olduğum, daha da çok ne olamadığım…
Çalıştığım sürece bunların bir önemi yok. Yüzleşmek için bile bakabilecek vaktim yok kendime. Yalnızca içkiyle paylaşım kurabiliyorum. Bana düşünme gücü veriyor, sızmama neden olmadan biraz önce tabi.
Keşke hayatımla ilişkim de bu kadar açık olabilse. Bunun üzerinde biraz çalışmalıyım sanırım.

et ile tırnak - on bended knees - çamurdaki diz izlerim -



There is a crowd carrying on peace with its circle.
So crowded it is, compared to me.

I tried hard to withstand all the time.
The knees of ours are not intended to walk,
but to bend in order not to be broken.
And the dashes are not seen for they always come from behind

Many dashes I took, and knelt just not to break apart.
Not even heroic, not in the mud.
Not to be drown that the heads we hold are high

Winning greater wars is the reason behind sealing new alliances
in this world
and I branded the very thing in my hand that I had not.
................................................................................

Sokakta savaş çıkarabilmek için çevresiyle barışını sürdüren bir kalabalık var. Benimle kıyaslayınca gerçekten de çok kalabalıklar…
Ayakta kalabilmek için her zaman direndim aslında. Benim gibilerin dizleri yürümek için değil, büyük darbeler aldıklarında bacakları kırılmasın diye vardır. Çünkü darbeler görünmezdir, arkadan geldikleri için.

Darbe aldım ve diz çöktüm. Kırılmamak için...
Yiğitçe değildi hiçbir zaman. Pisliğin içinde yiğitlik olmuyor. Pisliğin içinde başlar boğulmamak için dik durur. Benimki gibi.
Daha büyük savaşları kazanmak için müttefikliklerin kurulduğu bir dünyada, barış için dağladım avucuma elimde olmayan tek şeyi.